Bu görüşmede Prof. Dr. Haluk Savaş "temizlik
hastalığı" olarak da bilinen "obsesif kompulsif
bozukluk" nedeniyle çok ciddi ızdırap çeken bir kadın hastasının şikâyetlerini
ve hastalık öyküsünü dinliyor. Görüşme kaydı ve burada yayınlanabilmesi
izni hastanın rızası ile alınıyor.
Hasta görüşme boyunca hastalığın kendi ve
ailesinin hayatını nasıl kısıtladığını ayrıntılı bir biçimde aktarıyor. Bugüne
kadarki tedavi girişimlerinin nasıl başarısızlıkla sonuçlandığına da
değiniyor. Oysa obsesif kompulsif bozukluk güçlükler içerse de tedavi
edilebilme imkânı olan bir hastalıktır. Görüşmede hekim hastanın nasıl tedavi
olacağına ilişkin planı da sunuyor (ilaç tedavisi ve Bilişsel Davranışçı
Psikoterapi-BDT)...
Psikiyatrist: Yapacağımız görüşmenin
herhangi bir biçimde isminizi ve kimlik bilgilerinizi açık etmeden internet
ortamında diğer hastalarımızın da faydalanması için paylaşmamızda bir sakınca
var mı?
Hasta: Hayır, hiçbir sakınca yok.
Psikiyatrist: Teşekkür ederim.
Hasta: Rica ederim.
Psikiyatrist: Şimdi o zaman baştan
alalım. Bize tam olarak hangi şikâyetlerle geldiniz?
Hasta: Hocam şimdi ben hiçbir şeye dokunamıyorum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Dışarıdan gelen bütün eşyaların her ne
olursa olsun kirli ve pis olduğunu düşünüyorum. Mikrop saçtığını ve çevreye
yayıldığını düşünüyorum. O eşya eve girerken poşetler kapılara mı değdi, mutfak
dolaplarının kapağına mı değdi diye endişe ediyorum. O eşyaları ortaya
koyuyorum, evin halılarını topluyorum, her şeyi topluyorum.
Psikiyatrist: Yani pazardan alışveriş
yaptığınızda evin halılarını topluyorsunuz. Neden?
Hasta: Evet evet. Halıları önce topluyorum. Çünkü
onun üzerinden poşetleri geçiremem.
Psikiyatrist: Yani pazar eşyasıyla
mutfağa kadar gidemez misiniz?
Hasta: Gidemem, halıları toplamalıyım. Eğer
toplamazsam her seferinde ben o halıları silip yıkamalıyım.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Halıları topladım, ortaya getirdim koydum
eşyaları.
Psikiyatrist: Mutfağın ortasına mı
koyuyorsunuz?
Hasta: Evet, mutfağın ortasına koyuyorum.
Poşetlerin hiçbir şeye değmemesi lazım.
Psikiyatrist: Yani masaya, tezgâha vs.
değmeyecek.
Hasta: Kesinlikle değmeyecek çünkü onları da
dezenfekte etmek zorunda kalıyorum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Tek tek deterjanla yıkanmak zorunda kalan
sebze ve gıdalar!
Hasta: Eşyaları poşetten çıkarıyorum. Musluğun
altında tek tek deterjanla yıkıyorum.
Psikiyatrist: Deterjanları
yıkıyorsunuz?
Hasta: Her şeyi.
Psikiyatrist: Mesela maydanozu
deterjanla mı yıkıyorsunuz?
Hasta: Her şeyi.
Psikiyatrist: Domates, salatalık,
patlıcan…
Hasta: Onları geçin; kapalı bisküvi, gofret,
çikolatayı da yıkıyorum.
Psikiyatrist: Onların dış kabını mı
deterjanla yıkıyorsunuz?
Hasta: Evet. Deterjan, sabun alıyorum mesela
onların dış kabını bile yıkıyorum. Marketten gelen her şeyi yıkıyorum, elden
geçiriyorum. Onları temiz bir yere koyuyorum, temiz tezgâhın üstüne mesela
sonra kurutuyorum. Tek tek temizliyorum, yerleştiriyorum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Sonra poşetleri toplayıp dışarı koyuyorum.
O poşetlerin geçtiği ve değdiği yerleri çamaşır suyuyla siliyorum. Ondan sonra
mutfak dolaplarının kapağını ve benim değdiğim yerleri siliyorum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta eve gelen gıdaları temizlerken
çıplak kalmak zorunda hissediyor!
Hasta: Tabii bu arada çıplağım hocam.
Psikiyatrist: Evde çıplaksınız…
Hasta: Evet hocam.
Psikiyatrist: Tümüyle mi?
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Yani bütün bu işlemleri
yaparken pazardan gelen eşyaları boşaltıp yıkarken çıplak halde bunu
yapıyorsunuz.
Hasta: Evet hocam.
Psikiyatrist: O zaman bütün perdeler
sıkı sıkıya kapalı, evde kimse yok.
Hasta: Evet kimse yok evde.
Psikiyatrist: Yani siz bu işlemleri
yapmak için çıplak olmak zorunda mı hissediyorsunuz?
Hasta: Evet hocam.
Psikiyatrist: Neden?
Hasta: Kirleniyorum ve üstümdeki eşyalar etrafa
sürünüyor. Ben diğer yerleri silerken üstümdekiler oraya değmesin orayı da
kirletmesin diye üstümü çıkarıyorum. Oraları temiz tutmak için.
Psikiyatrist: Anladım. Yani
kıyafetlerin mutfağı kirlettiğini mi düşünüyorsunuz?
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Anladım.
Hasta: Her yeri siliyorum, sonra banyoya
giriyorum.
Psikiyatrist: O zaman sizin için
alışveriş yaptığınız, pazara gittiğiniz günler evde kimsenin olmaması
gerekiyor.
Hasta: Evet hocam.
Psikiyatrist: O zaman evdeki herkesi
dışarı çıkarıyorsunuz öyle mi?
Hasta: Evde yoklar zaten. Çarşamba günleri
gidiyorum alışverişe. O gün çocuklarım okulda oluyor.
Psikiyatrist: Eşiniz ne yapıyor o gün?
Hasta: Eşim benimle alışverişe geliyor. Pazara
koymuyorum kendisini girdirmiyorum oraya.
Psikiyatrist: Pazara giremiyor mu?
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Neden?
Hasta: Oda kirlenir diye. Zaten kirleniyor,
benimle birlikte markete giriyor.
Psikiyatrist: Pazara giremiyor ama
markete giriyor mu?
Hasta: Evet ama orada da kirlendiğini
hissediyorum zaten.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Çünkü sepetlere değiyor, eşyalara değiyor,
üstünü başını değdiriyor etrafa. Yani ben görmesem de değdi diye hissediyorum.
Psikiyatrist: Tamam.
Hasta: Geliyor, beni eve bırakıyor. Poşetleri
içeriye koyuyor, çıkıyor.
Psikiyatrist: Nereye gidiyor?
Hasta: İşe gidiyor.
Hasta komşularını ziyaretçi olarak kabul
etmiyor!
Psikiyatrist: Hıhı. Peki, siz bu
işlemleri yaparken bir komşunuz sizi ziyaret ederse ne oluyor?
Hasta: Kimseye açmıyorum kapıyı. Ben kimseyle
görüşmüyorum hocam. Hiçbir komşumla görüşmüyorum.
Psikiyatrist: Bu her zaman mı böyle yoksa
alışveriş yaptığınız günlerde mi böyle?
Hasta: Hayır her zaman böyle hocam.
Psikiyatrist: Neden?
Hasta: Kapıyı kimseye açmıyorum. Sadece
çocuklarım geldiğinde arıyorlar. Anne biz geldik, kapıyı aç diyorlar. Sadece
onlara kapıyı açıyorum.
Psikiyatrist: Yani onlar geldiklerini
ayrıca sözel olarak ifade ediyorlar öyle mi?
Hasta: Evet. Kapıcıya, komşulara kapıyı açmıyorum
çünkü. İnsanlar benimle konuşurken üstüme tükürüklerinin sıçradığını
düşünüyorum.
Psikiyatrist: Belirli bir mesafede mi duruyorsunuz?
Hasta: Evet aramızda belli bir mesafe oluyor.
Mesela kapıcı benimle konuşurken uzakta durmak zorunda.
Psikiyatrist: Kapıya yaklaşamaz mı
yani?
Hasta: Yok yaklaşamaz.
Psikiyatrist: 1-2 metre ileride mi
durur?
Hasta: Evet. Açmıyorum zaten kapıyı hocam, çok
gerekli durumlarda açmak zorunda kalıyorum. Mesela bir evrak imzalamam
gerektiğinde açıyorum. O da kırk yılın başında oluyor açıkçası. O zamanlarda
da adamla görüştüm ve tükürüğü üstüme sıçradı diye tekrar banyoya giriyorum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Ondan sonra eşim işe gittiğinde ben
temizliğimi bitiriyorum ama o gün halıları açmıyorum. Eşim gelince kapıda
soyunuyor, kıyafetlerini çıkarmasını istiyorum.
Psikiyatrist: Bütünüyle soyunuyor mu?
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: İç çamaşırları da dâhil
mi?
Hasta: Evet evet. Soyunmasını istiyorum, sonra
banyoya gidiyor adam.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Ondan sonra ben o çamaşırları makinaya
atıyorum. Onun geçtiği yerleri siliyorum. Banyodan çıkana kadar bekliyorum,
sonrasında da ben banyoya giriyorum. O günü öyle bitiriyoruz.
Psikiyatrist: Her gün böyle temizlikle
geçiyor o zaman.
Hasta: Her gün böyle hocam. Artık ben yıldım ve
beslenemiyorum da artık.
Psikiyatrist: Biraz da nasıl
beslendiğinizi anlatır mısınız?
Hasta zorunlu olarak hep oruç
tutuyor!
Hasta: Zorunlu olarak oruç tutuyorum hocam.
Psikiyatrist: Neden?
Hasta: Çünkü dolaptan yiyecekleri çıkaramıyorum.
Yiyecekleri çıkardığım zaman halıların kirlendiğini, yerlere pislik döküldüğünü
düşünüyorum. E sonrasında da oraları baştan temizlemem gerekiyor. Ben de bu
kadar işi yapacağıma aç kalırım daha iyi diyorum ve dolaptan bir şeyler çıkarıp
yemiyorum.
Psikiyatrist: Bir şeyler yiyemediğiniz
için oruç tutuyorsunuz.
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Hemen her gün oruç
musunuz?
Hasta: Haftanın 3-4 günü orucum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Çocuklarım sabah giderken kahvaltı
hazırlayamıyorum onlara hocam.
Psikiyatrist: Onlar kendileri mi
hazırlıyor?
Hasta: Yok, izin vermiyorum hazırlamalarına.
Onlar dışarıda yiyor.
Psikiyatrist: Evde kahvaltı
yapamıyorlar yani.
Hasta: Yok. Hafta sonları yapıyorlar, onda da
halılar toplu oluyor yine.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Her şeyi topluyorum, kaldırıyorum. Ondan
sonra dolaptan eşya çıkaracağım zaman altına tabak tutuyorum hocam.
Psikiyatrist: Eşiniz kahvaltı
yapabiliyor mu peki?
Hasta: Yok hayır, o da dışarıda yiyor.
Psikiyatrist: Akşam yemekleri nasıl
oluyor?
Hasta: Çocuklar geldikleri zaman paltolarını
çıkarıp asarlar. Yine onlarla temas kuramıyorum tabii. İçeriye geçip ellerini
yıkarlar, dolaplara falan değmeden. Dışarıdan geldikleri kıyafeti çıkarıp
odalarındaki askıya asarlar. Sonra günlük kıyafetlerini giyerler. Çoraplarına
kadar çıkarırlar. Dışarının çorabı ayrıdır, içerininki ayrıdır.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Akşam yemekleri açıkçası çıkarabildiğim
kadar oluyor. Kafama vura vura yapmaya çalışıyorum. Bazen ağlıyorum, strese
giriyorum çünkü yemek yapmak istemiyorum. Yoğurt, süt, peynir ve et bu ürünler
beni aşırı rahatsız ediyor.
Psikiyatrist: Yoğurt, süt, peynir ve
et. Neden?
Hasta: Köyden geldiğini düşünüyorum. Oradaki
insanların tuvalet alışkanlığının olmadığını düşünüyorum. Ellerini pis yerlere
mi vurdular, bu ürünleri nasıl yaptılar diye düşünüyorum. Et konusunda o kadar
sıkıntı yaşamıyorum ama o zaman da şöyle düşünüyorum: Et evde piştiği zaman
mikrobu ölüyor ama bu sefer sıçrama yapıyor. Üstüme sıçradığını veya tüpün
kenarına sıçrayıp oradan da tüm mutfağa yayıldığını düşünüyorum. Bir etli yemek
yaptığımda o gün sabah saat 4’e kadar temizlik yapıyorum. Sabahın 4’ünde
yatıyorum hocam.
Psikiyatrist: Yani o mutfak yeniden
elden geçiyor.
Hasta: Evet, tamamen dezenfekte ediyorum.
Davlumbazdan tutun da mutfak dolaplarına kadar artık aklınıza ne gelirse
hepsini temizliyorum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Eti pişiremiyorum zaten de benim oğlan çok
seviyor. Evde etli yemek istiyor. Ben de yapamıyorum yaparsam da sebze
yemeklerine yöneliyorum.
Psikiyatrist: Anladım. Bir de günde 4
kez banyo yapıyordunuz galiba.
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Her gün böyle mi?
Hasta: Her gün böyle hocam.
Psikiyatrist: Peki komşularla görüşmüyorum
dediniz.
Hasta: Kesinlikle.
Psikiyatrist: Siz onlara ziyarete
gidiyor musunuz?
Hasta: Hayır.
Psikiyatrist: Aileden görüştüğünüz
kimse var mı peki akrabalarınız falan?
Hasta: Hayır kimseyle görüşmüyorum ve onlarda bu
konudan çok şikâyetçiler. Çocuklarım da öyle. Arkadaşlarını eve çağırmalarına
izin vermiyorum. Aynı şekilde onlarında arkadaşlarının evine gitmelerine izin
vermiyorum. Benden gizli gidiyorlarsa da bilmiyorum artık.
Psikiyatrist: Peki hayatınızı
kısıtlayan başka şeyler var mı? Mesela tuvalete nasıl giriyorsunuz?
Hasta: Giremiyorum tuvalete. Banyoyu kullanıyorum
onun için. Çünkü her tuvalete girip çıktığımda banyo yapmam lazım.
Psikiyatrist: Yani banyodaki tuvaleti
kullanıyorsunuz.
Hasta: Yok hayır, banyoya yapıyorum. Duşa kabinin
olduğu yere.
Psikiyatrist: Anladım. Peki, bunun
dışında hayatınızı kısıtlayan başka bir şey var mı?
Hasta: Iıı.
Psikiyatrist: Mesela cinsel hayatınızı
etkileyen bir şey var mı?
Hasta: Cinsel hayatım sıfır zaten.
Psikiyatrist: Nasıl?
Hasta: Hiçbir şey yaşamıyorum.
Psikiyatrist: Kirlenmek korkusuyla mı?
Hasta: Hayır, ben cinselliği çok seven bir insan
değilim zaten. Yani yapım soğuk. Eşim de o konuda bir şey demiyor. Çünkü
yaşadığım sıkıntıları görüyor.
Psikiyatrist: Peki bu temizlikle
ilgili takıntılardan dolayı etkilendi mi cinsel hayatınız?
Hasta: Bilmiyorum hocam.
Psikiyatrist: Mesela cinsellik size
kirli geliyor mu?
Hasta: Yok. Belki şu anda olabilir ama
düşünebilirim.
Psikiyatrist: Kirli geldiğini mi
düşünebilirsiniz?
Hasta: Evet, kirli olduğunu ve bulaşabileceğini
düşünürüm. Bir de kim olursa olsun kimseyle yakın temasa giremem ve dokunamam.
Psikiyatrist: Sarılmak, öpmek vs.
rahatsız ediyor mu sizi?
Hasta: Ben çocuklarımı çok seviyorum hocam ama
onlara bile dokunamıyorum. Bazen kirli olduklarını düşünüyorum. Yani daha ne
diyeyim ki hocam, anlattım her şeyi ve belki anlatamadığım daha çok şey var.
Psikiyatrist: Yani bu hastalık
hayatınızın çok geniş bir bölümünü işgal etmiş görünüyor, değil mi?
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Kaç senedir böyle
yaşıyorsunuz?
Hasta: 6 senedir.
Psikiyatrist: Peki ilk şikâyetiniz ne
zaman başladı?
Hasta: İlk şikâyetim el ayak yıkamayla başladı.
Psikiyatrist: Hıhı. Ne zaman başladı?
Hasta: 6 sene önce ben çok fark edemedim de eşim
fark etti. Balkonda falan sürekli kollarımı ve bacaklarımı yıkamaya başladım.
Ondan sonra eşyalardan tedirgin olmaya başladım. Sık sık banyo yapmaya
başladım. Eve giren eşyalardan huylanmaya başlayınca rahatsızlığım arttı. İşte
6 yıldır cebelleşiyorum bu durumla.
Psikiyatrist: Ailenizde benzer
rahatsızlığı olan kimse var mı?
Hasta: Hayır, yok.
Psikiyatrist: Herhangi bir psikiyatrik
rahatsızlığı olan biri var mı?
Hasta: Yok.
Psikiyatrist: Sizin daha önceden
yaşadığınız bir psikiyatrik rahatsızlığınız var mı?
Hasta: Yok hocam.
Psikiyatrist: Bu obsesyonlar
başlamadan evvel yani 6 yıl önce üzücü bir olay yaşadınız … Hanım? Hastalığı
tetikleyecek bir faktör oldu mu?
Hasta: Hocam bu obsesyonlar başlamadan 3-4 sene
önce annemi kaybettim ben.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Annemle küstük, barışmadan vefat etti.
Psikiyatrist: Görüşmüyordunuz yani.
Hasta: Görüşüyorduk ama sık değildi.
Psikiyatrist: Peki annenizle küs
olmanızın özel bir nedeni var mıydı?
Hasta: Yok. Kız kardeşim çok problemleydi hocam.
Benim evime gelip gitmesini istemiyordum, aramız çok iyi değildi. Bana uygun
olmayan davranışları vardı. Kendisi duldu, biraz serbest yaşıyordu. Bu da benim
pek sevdiğim bir durum değildi. Annem benimle yaşıyordu ve bende kardeşimi
evime getirmesini istemiyordum. Annem de bunu yapamadı. Ben de “ya o ya ben”
diye tercih yapmasını istedim. Annem kardeşimi seçti. Kardeşim sonradan anneme
bakmadı, zaten annem yalnız kaldı. Sonra benim yanıma gelmek istedi ama ben
kabul etmedim. Çünkü benim evime geldiğinde yine aynı şeyin yaşanacağını
düşünüyordum…
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Annem vefat ettiğinden beri kız kardeşimle
görüşmüyorum zaten.
Psikiyatrist: Allah rahmet eylesin.
Hasta: Sağ olun.
Psikiyatrist: Kız kardeşiniz evli mi
şu an?
Hasta: Yok değil. Hala o yaşantısına devam ediyor
zaten.
Psikiyatrist: Sizin onaylamadığınız
bir yaşamı var.
Hasta: Evet, onaylamıyorum.
Psikiyatrist: Görüşmüyorsunuz öyle mi?
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Kaç kardeşsiniz peki?
Hasta: Babam 2 evlilik yaptı. İlk hanımından 5
çocuğu var. Benim annemden ise 2 çocuğu var. Yani anne-baba öz 1 kardeşim var
hocam.
Psikiyatrist: Diğer kardeşlerinizle
görüşüyor musunuz peki?
Hasta: Görüşüyorum hocam.
Psikiyatrist: Onlarla aranız nasıl?
Hasta: İşte bu hastalığım başlamadan önce
görüşüyorduk, birbirimize gidip geliyorduk hocam. Ama uzun zamandır eve hiç
kimseyi alamıyorum, ben de gidemiyorum.
Psikiyatrist: Dolayısıyla insanlarla
ilişkileriniz kısıtlandı.
Hasta: Bitti hocam.
Psikiyatrist: 6 senedir böyle.
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Gerçekten çok zor bir
durum. Peki, telefonla görüşüyor musunuz?
Hasta: Evet telefonla görüşüyorum.
Psikiyatrist: Çocuklarınız ve eşiniz
ne düşünüyor rahatsızlığınız hakkında?
Hasta: Üzülüyorlar hocam. Artık kendi yaşamları
da kısıtlandığı için bana sıkıntı yaratıyorlar. Mesela temizlik açısından
oğlumla kızıma normal gelen şeyler bana çok anormal geliyor.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Sürekli ellerini yıkamalarını, banyo
yapmalarını, üstlerini değişmelerini istiyorum. Bunları duyunca oğlum
çıldırıyor zaten.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Onlar tuvalete girip çıktıklarında sorun
yaşıyorum. Üstlerine pisliğin sıçradığını düşüyorum. Gidip ellerini ayaklarını
yıkamalarını istiyorum.
Psikiyatrist: Onlar için de büyük bir
sorun yani.
Hasta: Evet.
Psikiyatrist: Peki onların benzer bir
rahatsızlığı var mı?
Hasta: Hiçbir şeyleri yok çok şükür hocam.
Psikiyatrist: Peki daha önceden
düzenli bir ilaç tedavisi gördünüz mü?
Hasta: 2 yıl boyunca sürekli ilaç kullandım. 2
yıl sonunda ara ara bırakıp başladım.
Psikiyatrist: Kullandığınız sırada
klomipramin ve risperidon almışsınız.
Hasta: Evet hocam.
Psikiyatrist: Bir faydasını gördünüz
mü?
Hasta: Hayır.
Psikiyatrist: Hiçbir faydası olmadı
mı?
Hasta: Yani yerimde saydım gibi geliyor bana.
İlerlemedim ama faydası da olmadı.
Psikiyatrist: Peki ciddi bir yan etki
oldu mu?
Hasta: Yok.
Psikiyatrist: Kabızlık, ağız kuruluğu,
kilo alma…
Hasta: Kilo aldım.
Psikiyatrist: Hıhı, anladım. Peki
başka ilaç aldınız mı?
Hasta: Sertralin aldım.
Psikiyatrist: Kaç miligrama kadar
çıktınız?
Hasta: İlk sertralin ile başladım zaten ama kaç
miligrama kadar çıktığımı hatırlamıyorum hocam.
Psikiyatrist: Başka ne aldınız peki?
Hasta: Fluvoxamine, fluoksetin aldım.
Psikiyatrist: Venlafaksin aldınız mı
peki?
Hasta: Hayır.
Psikiyatrist: Moraliniz nasıl?
Hasta: Sürekli bir üzüntü, sıkıntı hali var
bende. Neşelenecek şeylere neşelenemiyorum. Çocuklarım için iyi olan bir
şeylere bile sevinemiyorum. İçten seviniyorum ama gülümsemeyi veya kahkaha
atmayı unuttum.
Psikiyatrist: Evet, üzülüyorsunuz.
Hasta: Normal insanlar gibi olmak istiyorum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Gelirken şimdi tramvayla geldim, kimseye
dokunamıyorum. Tutacak yerleri tutamıyorum, insanlara dokunamıyorum, onlar bana
değdiğinde her tarafımın kirlendiğini, pislendiğini hissediyorum.
Psikiyatrist: Hıhı.
Hasta: Başka insanlar gibi olmak istiyorum.
Normal olmak istiyorum hocam.
Psikiyatrist: İnşallah olacak … Hanım.
Hasta: İnşallah.
Psikiyatrist: Şimdi hem ilaç tedavisi
uygulayacağız hem de Bilişsel-Davranışçı Terapiyi uygulayacağız. Birlikte
alıştırmalar yapacağız ve ciddi bir şekilde üzerinde duracağız.
Hasta: Tamam.
Psikiyatrist: Sizi hayata rahat bir
şekilde döndürmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Hasta: Peki hocam.
Psikiyatrist: Umarım başarılı oluruz.
Hasta: İnşallah.
Psikiyatrist: Ben ümitliyim ama yeter
ki ilaçlarınızı düzenli kullanın.
Hasta: Tamam hocam.
Psikiyatrist: Ben ilaçlarınızı
düzenlemeden evvel eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Hasta: Yok hocam, sadece normal insanlar gibi
yaşamak istiyorum.
Psikiyatrist: Şimdi ilaçlarınızı
düzenleyeceğim ama terapiye devam etmeniz gerek… Hanım. Yılmadan, sebat ederek
tedavinize devam etmeniz gerekli.
Hasta: Peki hocam.
*Dikkat bu görüşme notlarının yayınlanması hastanın izni özel ile gerçekleşmektedir. Bu bilgilerin izinsiz bir biçimde başka yerde yayımlanması hem hasta hakları hem de telif hakları açısından sorun teşkil edecektir